Halkla İlişkiler Ve NLP Uzmanı (Trainer) - NLP - Hızlı Okuma - Hafıza Teknikleri - Siber Güvenlik - Adli Bilişim
20 Şubat 2022 Pazar
Duygusal Zekânın 10 Faydası
Duygusal Zekânın 10 Faydası
Duygusal Zekâ (EQ), Kişinin
kendi duygularını ve başkalarının duygularını tanımlama, anlama ve düzenleme
yeteneğidir (Daniel Goleman). Gelişmiş duygusal zekaya sahip insanlar kendi
duygularıyla olduğu gibi başkalarının duygularıyla da iletişim kurabilirler. Bazı
insanlar doğal olarak duygusal zekâ sergiliyor gibi görünse de çoğumuz bunu
geliştirmek için yardıma ihtiyaç duyarız.
1. Öz Farkındalık
ve Karar Verme
Farklı günlük
durumlarda benlik saygısı ve özgüven üzerinde olumlu bir etkisi vardır. İnsanların değer sistemini ve inançlarını değerlendirmelerine izin
verir. Yaşamda daha iyi kararlar verebilmek için güçlü ve zayıf
yönleri geliştirmeye yardımcı olur. Duygusal zekanın bir parçası olan bir
özellik, kendi kendine bilgidir. Bu nedenle, duygusal zekayı geliştirmek, kendine
dair bilgisini geliştirmektir.
2. İş Performansında
İyileşme
Kimse olumsuz
geribildirim almaktan hoşlanmaz. İnsanları savunmaya geçmeye veya duygusal
bir tepkiyle karşılık vermeye sevk edebilir. Bu durum, eldeki performans
sorununu iyileştirmek için hiçbir şey yapmaz ve düşmanca bir atmosfer yaratır.
Duygusal zekanın iş alanında geliştirilmesi eğitimleri ile birlikte, kriz
anında sakin olma, sorunlu müşteriler ve çalışanlarla başa çıkma, kendini
kontrol edebilme, problemlere metodik olarak yaklaşabilme gibi nitelikleri daha
sağlıklı hale getirebildiği için sektörel anlamda yararlar saplar.
3. Stresten Korunma
ve Önleme
Stresten korunmak
ve yönetme için doğru ve duygusal olarak yönetilmesi oldukça önemlidir. Empati
eksikliği ve kişinin duygularını yeterince tanıyamaması devam eden tartışmalara
yol açabilir. Gerek aile ve sosyal ilişkilerde gerekse iş ilişkilerinde
gelişmiş duygusal zekaya sahip bireyler başkalarının duygularını uygun bir
şekilde yönetme, kendi olumsuz duygularını tanıma ve kontrol etme, tepkilerinin
sorumluluğunu üstlenme ve beklentileri makul bir biçimde yönetme konusunda
beceri sahibi olacaklardır.
4. Kişilerarası İlişkilerde
Gelişme
Toplumda yaşamanın
temel dinamiği gereği, kendimizin ve diğer insanların duygularını bilmek ve
anlamak, anlaşmazlıkları daha iyi ele almanıza yardımcı olur. Bu sayede karşımızdaki
kişilerin nasıl hissettikleri ile birlikte neye ihtiyaçları olduğunu anlamamıza
yardımcı olur.
5. Kişisel Gelişimi
Teşvik
Kişiyi kendi kriterleri
ve değerleri doğrultusunda bir adım ileri götüren yani geliştiren her şey
kişisel gelişim kapsamı altında ele alınabilir. NLP’de de sıkça ele alındığı
gibi İnsanlar olarak ya acıdan uzaklaşmak ya da hazza yaklaşmak gibi iki temel
motivasyon ile hareket ettiğimizi düşünecek olursak duyguları tanıma ve ifade
etme kapasitesi gelişme kapasitemizin sınırlarını belirleyecektir.
6. Etki ve Liderlik
İçin Kapasite Sağlama
Ekip yönetimi,
çalışanların duygularını ve tepkilerini anlamak için EQ becerilerini
kullanabildiğinde akıllı sonuçlar çıkarabilir. Spesifik olarak, her bir
ekip üyesi için olumlu motivasyon sağlayan şeyleri ve çalışanların cesaretini
kıran diğer şeyleri belirleyebilirler. Bu, üretkenliği ve katılımı
artırabilecek şeyleri belirlemede son derece yararlıdır.
7. Kendini İyi
Hissetme Yeteneği
Herkesin aksilikler, başarısız projeleri ve zaman zaman kendileri hakkında
şüpheleri vardır. Üzülürler, hayal kırıklığına uğrarlar ve endişelenirler. En
iyi performans gösterenlerle mücadele edenler arasındaki fark, duygusal zekadır.
8. Kaygıyı Azaltma
ve Depresyonla Mücadele
Birçok insan,
gerçekliğin olumsuz bir değerlendirmesinden veya yanlış bir duygu kontrolünden
kaynaklanan endişelerden mustariptir. NLP’nin ön varsayımında da ele alındığı
gibi, insanlar dünyaya değil, dünyanın kedi zihinlerindeki yansımasına tepkiler
verirler (Harita arazinin kendisi değildir). Be gerçeklik bilindiğinde daha
yüksek bir yaşam doyumu ve daha düşük bir kaygı düzeyi beklenir bir durum
olacaktır.
9. Motivasyon Artışı
ve Hedeflere Yardım
Hayal kırıklığı
duygularının yaşamın bir parçası olduğunu biliyorsak, her şey istediğimiz gibi
gitmemiş olsa bile ilerleyebiliriz. Her durumda içimizdeki kaynakları harekete
geçirmenin bir yolu mutlaka vardır. Nasıl hissettiğimi biliyorum, nasıl
hissetmek istediğimi de biliyorum. O halde hedef hislere ulaşmak için gerekli
eylem adımlarını atmaya başlamak en akıllıcası.
10. Daha İyi Uyku
Nitelikli bir
uyku için duygusal dengenin iyi oluşu olumludur. Duyguların kötü yönetiminin
endişe yaratması ve her gün bizim için sorun yaratmaya devam edecektir. Duygularımızı
doğru bir şekilde yönetmek, olumsuz duygularımızı kabullenmek, başkalarının
duygularını anlamak ve davranışlarımızı düzenlemek, huzurlu bir uykuya ve büyük
iniş çıkışlara sahip olmayan bir hayata sahip olmanın anahtarıdır.
Valit ASLANKOL tarafından çeşitli kaynaklardan derlenmiş ve düzenlenmiştir.
Benlik Saygınızı Artırmak İçin 6 Öneri
Benlik Saygınızı Artırmak İçin 6 Öneri
Benlik saygısı, Abraham Maslow'un
İnsan İhtiyaçları Hiyerarşisinde (1943) temel bir bileşen olarak işlenmesinden bu
yana en çok ele alınan konulardan biri olmuştur. Bu konuda tavsiye edilecek birçok kaynak ve
davranış kalıbı olmakla beraber 6 davranış tavsiyesi ele alınmıştır.
1. Gecikmeden Kararlar Alın
Yaşam sorunlarından ve
olaylarından kaynaklanan endişeler, durumun ortaya çıkması ile çözülmesi
arasındaki süreçte daha yoğun olmaktadır. Bu nedenle, tekrarlanan süreçlerinin
aşırı büyümesini önlemek için ertelemekten kaçınılması önemidir.
D'Zurilla ve Goldfried (1971) bu
konuda 5 aşamalı problem çözme modeli şu şekildedir:
- Problemin tanımı
- Problemin formülasyonu,
- Alternatiflerin üretilmesi için
teklif,
- Fiili karar verme
- Seçilen çözümün doğrulanmasının
son aşaması.
2. Bilişsel uyumsuzluğu azaltın
Bilişsel uyumsuzluk, bir bireyin
inanç sistemleri gerçek davranışlarıyla çatıştığında deneyimlediği ve öznenin
tutumlarındaki değişikliği olumsuz yönde etkileyen gerilim durumunu açıklamak
için kullanılan bir kavramdır (Sosyal psikolog L. Festinger -1959).
Bu gerçek göz önüne alındığında, kişi,
başlangıçtaki tutarsızlığın neden olduğu rahatsızlığı azaltmak için
davranışlarıyla tutarlı yeni bir bilişler dizisi oluşturmaya çalışır: tutum
değişikliği, inançlar ve davranışlar arasına uyum gelişir. Kısaca, bu teori,
düşünceler (kendi değerleri) ile pratikte uygulanan eylemler arasındaki
tutarlılığın önemini vurgular; tutarsızlık düzeyi ne kadar yüksek olursa,
kişisel psikolojik rahatsızlık düzeyi de o kadar yüksek olur.
3. Sınırlayıcı inançlarınızı
belirleyin ve dönüştürün
Güçlü inançlar, kişinin kendisi
hakkında sahip olduğu ve sırasıyla düşük ve yüksek benlik saygısı düzeyinde
belirleyici olan iki tür biliş olarak tanımlamaktadır. Spesifik olarak,
sınırlayıcı inançlar, bir bireyin kendisi hakkında sunduğu ve yaşam hedeflerine
ulaşma konusunda düşük derecede güveni yansıtan olumsuz fikirler kümesini ifade
eder (Hemmi – 2023).
Öte yandan, güçlü inançlar,
kişinin yaşamı boyunca önerdiği proje ve girişimlerin üstlenilmesinde
kolaylaştırıcı oldukları, kendi nitelikleri hakkında küresel bir olumlu ve
iyimser inanç sistemi ile donatılmasıyla karakterize edilir.
Hemmi'nin açıkladığı gibi,
sınırlayıcı fikirlerin güçlü fikirlere dönüşümünü gerçekleştirmek için iyi bir
yansıtma alıştırması, yaşamın farklı alanlarındaki tüm güçlü yanların bir
listesini yapmak olabilir (köken aile, aile, arkadaşlıklar, profesyonel çevre
ve toplum).
4. Bir Şükran Günlüğü Tutun
Evrimsel olarak, insan, korku ve öfke
gibi duygularla ilgili bilgileri, hayatta kalmasını kolaylaştırmak için hafızasında
daha net bir şekilde tutma konusunda önemli bir eğilim içerisindedir. Şu anda,
bağlam değişmiş olsa da düşük benlik saygısı, depresyonu olan veya aşırı
endişeli insanlar daha kötümser, nahoş şeyleri daha belirgin bir şekilde
hatırlamalarına yol açan bilişsel bir önyargıya sahipler.
Amerikan Kentucky
Üniversitesi'nde (2012) yapılan son araştırmalarda ve Emotion (2014),
Personality and Individual Differences (2012) ve Journal of Applied Sport
Psychology (2014) gibi belirli dergilerdeki diğer yayınlarda bilimsel olarak
kanıtlanmış bir sonuç, günlük şükran pratiği ile benlik saygısı düzeyindeki
artış arasında doğrudan bir ilişki olduğu yönündedir. Dolayısıyla, bu bulgulara
göre, günlük olarak uygulanacak bir strateji, kişinin kendisine ve başkalarına
yönelik şükran ifadelerinin kaydedildiği kişisel bir şükran günlüğüne başlamak
olabilir.
5. "Her
zaman", "asla", "her şey", "hiçbir şey"i
ortadan kaldırın
1970'lerde Aaron Beck, diğer
şeylerin yanı sıra, bilişsel çarpıtmalar olarak adlandırılan depresif
bozukluklarda ortaya çıkan bilişsel önyargıların ortaya çıktığı kendi modelini
önerdi. Bunlar, aralarında "ikiye bölünmüş düşünme" ve
"yapmalısın"ın öne çıktığı görüldü. İlk durumda, meydana gelen
olaylar, detaylar olmadan aşırı bir şekilde değerlenir, örneğin:
"Arkadaşım beni aramadı, kimse beni sevmiyor."
Genellikle, bu tür düşünceler
nesnel olarak doğrulanmaz ve gerçeğe uymazlar; bu nedenle, bu tür inançları ve
duygusal çalışmayı sorgulayarak, sadece bir deneyimden hareketle tüm yaşamı
olumsuz olarak değerlendirmemek gerekir. Bu nedenle nihai amaç, bu tür
fikirleri daha rasyonel, mantıklı ve daha az yıkıcı olanlarla değiştirmek ve
değiştirmektir.
NLP yaklaşımında bu duruma “genelleme” adı verilmektedir.
6. Düzenli Olarak Eğlenceli Aktiviteler Yapın
Biyokimyasal düzeyde, birey ilgi çekici, motive edici ve
ödüllendirici bir etkiye sahip aktiviteler gerçekleştirdiğinde daha büyük
oranda adrenalin, endorfin ve serotonindir salgılanır.
Bu nedenle, günlük olarak uygulanabilecek farklı nitelikteki
keyifli aktivitelerden oluşan küçük bir liste hazırlamanız şiddetle tavsiye
edilebilir. Bunların ne olması gerekliliği kişinin kendini ne ile iyi
hissedeceği ile ilgilidir. Kısaca kedinize iyi gelen bir şeyler yapın
Bibliyografik referanslar:
Baron R. ve Byrne, D. (1998): Sosyal Psikoloji. Madrid: Ed.
Pearson.
Hemmi, M (2013) Hayal kurmaya cesaretin var mı? Barselona:
Ed. Paidós.
Labrador, FJ, Cruzado, JA ve Muñoz, M. (1998): Davranış
terapisi ve modifikasyon teknikleri kılavuzu. Madrid: Editoryal Piramit.
Méndez Carrillo, F., Olivares R., J. ve Moreno G., P.
(1999): Behavior Modification Techniques. 2. Baskı. Madrid: Editoryal Yeni
Kitaplık.
Quiceno, Japcy Margarita ve Vinaccia, Stefano. (2014).
Ergenlerde yaşam kalitesi: kişisel güçlü yönlerden ve olumsuz duygulardan
analiz. Psikolojik Terapi, 32(3), 185-200.
Toepfer, SM, Cichy, K. ve Peters, P. (2012). Minnettarlık
mektupları: Yazar faydaları için daha fazla kanıt. Mutluluk Araştırmaları
Dergisi, 13(1), 187-201.
Kaynak: Elizabeth Rodriguez Camon
İçinizdeki Eleştirel Sesi Yeniden Çerçevelemek
Amaç: Kendinize Olan
Güveninizi Geliştirmek, Kendinizi Nasıl Değerlendirdiğinizi Anlamak.
Metni okuduktan sonra aşağıda yer
alan çalışmayı adım adım uygulayınız.
Uyarı: Burada er alan
bilgiler farkındalık amaçlıdır. Teşhis, tedavi vb. yerine geçmez.
Tıpkı korkular ve endişelerin
başarınızın yolunu tıkayabileceği gibi, kendinizi yargılamanın ve eleştirmenin
getirdiği kötü duygular da size engel olabilir. Hiçbir şey sizi kendinizi
olumsuz değerlendirmenin verdiği ıstırap kadar etkili bir şekilde güçten
düşürüp raydan çıkaramaz.
Tipik olarak insanların
kendilerini çökertmek için kullandıkları iki temel zihinsel süreç vardır:
başarısız olmalarının veya işleri birbirine karıştırmalarının içsel resimlerini
tasarlamak ve yaptıklarının yanlış olduğunu hatırlatan içsel bir ses duymak.
Şimdiye dek en azından bir kez
mutlaka zihninizde kendinizi, endişeli bir şekilde bir izleyici kitlesinin
önüne çıkıp bir tanıtım konuşması ya da ona benzer bir şey yapmaya çalışırken
aptal durumuna düşürdüğünüzü canlandırmış veya birine bir şey söyledikten
hemen sonra aklınızın içinde bir senin aniden, "Seni aptal" diye
bağırdığını duymuşsunuzdur. Hepimizin kendi kendimizin en büyük düşmanına
dönüştüğümüz buna benzer deneyimleri olmuştur. Bu tip zihinsel süreçler bize önceden,
başarısız olmamız için tuzaklar hazırlarlar.
Eleştirel Seslerinizi Tespit Etmek
Önce içsel seslerle başlayalım. İçsel bir sesin eleştirel davrandığı ya da sizin hakkınızda küçük düşürücü yorumlar yaptığını fark ettiğiniz belirli bir olayı hatırlayın. Önce kendinizi o olayın içine tekrar sokun ve özet halinde yeniden yaşayın. O deneyimi anımsarken, o eleştirel sese özellikle dikkat edin.
Ses yüksek ya da yumuşak, hızlı ya da yavaş olabilir. Sesin tonlaması iğneleyici ya da katı ve sert olabilir. Kulağınıza kendi sesiniz gibi veya geçmişte size karşı eleştirel davranmış bir yakınınızın (örneğin bir ebeveyn vb.) sesi gibi gelebilir. Sesi dinlerken verdiğiniz duygusal tepkiyi fark edin.
Şimdi değişik tonlamalarla
deneyler yapın. Sesi en sonuna kadar hızlandırdığınız veya yavaşlattığınız
zaman ne olduğuna dikkat edin. Sesi çizgi film karakterleri Mickey Mouse ya da
Garfield'ın veya elektronikleşmiş bir bilgisayar kaydının sesine benzetin.
Neşeli, alaycı ya da baştan çıkarıcı yapmaya çalışın. Sözcüklerin aynı
kalmasına rağmen, sesin hızını, tonlamasını ya da temposunu değiştirdiğinizde
verdiğiniz duygusal tepkilerin nasıl değiştiğine dikkat edin.
Olumlu Niyetleri Keşfetmek
Şimdi sizin için olumlu olan ne tür bir şey yapmaya çalıştığını sorarak eleştirel olan bu sesin niyetini keşfedelim. NLP'nin varsayımlarından biri her davranışın altında bizim için olumlu bir niyet yattığını söyler; öyle olmasa, o davranışı sürdürmezdik. Bu eleştirel sesin sizin iyiliğiniz için gerçekleştirmeye çabaladığı olumlu bir amacı olduğunu ve bu olumlu amacın ne olduğunu bulmanın önemli olduğunu varsayabilirsiniz. O yüzden zihninizde bu sesin sizi eleştirdiğini tekrar duyun ve sese sanki başka bir insanmış gibi sorun:
"Benim için beslediğin iyi
niyet ne?"
Bu sesten bir cevap aldığınızda,
bu niyete verdiğiniz tepkiyi fark edin.
Herhalde bu sesin size söylediklerini ya da kullandığı tonlamayı takdir etmiyorsunuzdur ama sesin niyetini takdir ediyor musunuz? Eğer duyduğunuz şeyin olumlu bir şey olduğunu kabul etmekte zorlanıyorsanız, olumlu olduğuna katıldığınız bir niyet bulana kadar sese bu soruları sormaya devam edin. Mesela eğer ses, "Seni motive etmeye çalışıyorum." Derse o zaman "Beni motive etmeye çalışmanın bana ne gibi bir faydası var?" diye sorabilirsiniz. Ses, "Motive olduğunda işleri hallediyor ve daha fazla para kazanıyorsun." diyebilir. Buna, "İşleri halletmemin ve daha fazla para kazanmamın bana ne gibi bir faydası var?" diye cevap verebilirsiniz. Sonra ses, "Başarılı biri olursun ve kendin hakkında iyi şeyler hissedersin." diye cevap verebilir. Bu çoğumuzun kesinlikle takdir edeceği ve bir parçamızın uğruna çabaladığına memnun olacağımız bir niyettir.
Eleştirel sesin olumlu niyetini tespit ettiğinizde, ilk adım hemfikir olmak ve sese bu niyete sahip olduğu için teşekkür etmektir. Size karşı beslediği niyete değer verdiğinizi doğrulayın. "Bana karşı bu olumlu niyeti beslediğine memnun oldum. Benim için bunu istediğinden dolayı teşekkür ederim."
Bunu yapınca, can alıcı bir aşamaya gelirsiniz. Çünkü hem ses hem de siz olumlu niyette hemfikirsiniz. Artık düşman değilsiniz. Şimdi problemin geri kalanını çözmek için birlikte çalışabilecek müttefiklersiniz. Problemin geri kalanı bu sesin amacına ulaşmaya çalışırken kullandığı yöntemin (dırdır etmek ve eleştirmek) size acı çektirmesidir. Aslında bu dırdır etme ve eleştirme yöntemi, başarılı olmanıza yardım etmek anlamına gelen olumlu niyetin tam tersine, başarısız olmanıza yol açıyor bile olabilir.
Eleştirel Sesinizle Pazarlık Etmek
Hem siz hem de ses olumlu niyet konusunda hemfikir olduğunuza göre şimdi beraber, ikinizin de istediği sonuçlara ulaşmanın başka, daha keyifli ve muhtemelen daha etkili yollarını keşfedebilirsiniz. Bu süreçte sıradaki aşama sese şunu sormaktır: "Bu olumlu niyeti yerine getiren, en az şu anda yaptığın şey kadar iyi (ya da daha da iyi) olan başka yollar olsaydı, onları bir denemek ilgini çeker miydi?"
Bu, muhtemelen sesin reddedemeyeceği bir tekliftir. Eğer ses daha fazla ve daha iyi seçeneklere sahip olmayı kabul etmezse, o zaman belli ki teklifi tam olarak kavrayamamıştır. Bazen bir ses, şu anda yaptığı şeyden vazgeçmesi gerektiğini ya da kabul etmeyeceği bir seçeneği kullanmak zorunda kalacağını düşünür. Eğer ses reddederse, teklifinizi başka bir şekilde ifade edin ve açıklığa kavuşturun.
İlave seçenekler aramak
istiyorsunuz ve yalnız, ses onların şu anda yaptığı şeyden daha çok işe
yaracağına tamamen katılırsa bu seçenekler sizi tatmin edecek. Yaratıcı
tarafınızdan sesin olumlu niyetine nasıl ulaşabileceği hakkında bir sürü fikir
üretmesini isteyin ve sese niyetine ulaşmasını sağlayacak en beğendiği, en
azından şu anda şu anda yaptığı şey kadar iyi ya da daha da iyi olan, üç ilave
yolu seçmesini isteyin. Sizin istediğiniz, size engel olmak yerine kendinize
olan güveninizi arttıracak olan davranış biçimleri. Yaratıcı taraf yüzlerce
olasılık ürettikçe, sadece her ikinizin de kayda değer bir gelişme sağlayacaklarında
ortak bir karara vardıklarınızı seçin.
Uygulama: İç Sesinizi Yeniden
Çerçevelemek
1. Adım; Eleştirel Ses. Bir iç sesinizin sizi eleştirdiği bir olayı hatırlayın. Kendinizi tekrar o olayın içine koyun ve sesin söylediği şeyleri, sesin tonunu, temposunu ve ritmini dikkatle dinleyin.
2. Adım ; Olumlu Niyet. Bu sese, "Olumlu
niyetin nedir?" ya da "beni bu şekilde eleştirerek benim iyiliğim
için sağlamaya çalıştığın şey ne?" diye sorun ve sonra sesin
söylediklerini dinleyin. Duyduğunuz olumlu niyete tamamen hak verene kadar bu
soruyu sormayı sürdürün.
3. Adım; Kabul ve Teşekkür Edin. Olumlu
niyeti kabul edin, hemfikir olun ve sese sizin için bu olumlu niyeti
beslediğinden! dolayı teşekkür edin.
4. Adım; Sesten, Alternatif Arayışında Size
Katılmasını İsteyin. "Bu olumlu niyete ulaşmanın, şu anda yaptığın şey
kadar iyi ve muhtemelen daha da iyi ilave yolları olsaydı, onları bir dener
miydin?" diye sorun. İçten bir "evet" cevabı gelene kadar
bekleyin.
5. Adım; Yaratıcı Taraf. Yaratıcı
tarafınızdan ya da size yardım etmeyi planlayan bir tarafınızdan bir sürü
muhtemel davranış üretmesini isteyin. Ses bunların arasından; beğendiği, en
az şimdi yaptığı şey kadar işe yarayacağına inandığı en iyi üç taneyi seçecek.
6. Adım; Geleceğe Dair Planlama. Hangisinin en iyi sonuçlanacağını bulmak için, uygun
bir durumda sırayla bunların her birini uyguladığınızı hayal edin. Eğer
bazıları beklediğiniz kadar iyi sonuçlanmazsa, yeni seçenekler üretmek için 5.
adıma geri dönün. Her ikinizin de beğendiği üç yeni seçeneğiniz olduğunda,
sese uygun durumlarda bu seçeneklerden birini ya da daha fazlasını gerçekten
kullanmaya istekli olup olmadığını sorun.
Bu çalışmalar, Kırlangıç Akademi
NLP - Koçluk - Spritüel Farkındalık - Satış Pazarlama vb. alanlarda verilmekte
eğitimlerde kullanılmaktadır.
#kırlangıçakademi
#nlp
#hızlıokuma
#hafızareknikleri
#özgüven
#satış
#pazarlama
Kendini Gerçekleştiren İnsanların 13 Temel Özelliği
Kendini Gerçekleştiren İnsanların 13 Temel Özelliği
Abraham
Maslow psikanaliz
ve davranışçılıktan sonra psikolojik akımlara atıfta bulunan “üçüncü güç” olan
hümanist perspektife (insanın özgürlüğüne, büyüme potansiyeline inanan ve bunlara
vurgu yapan bir akımdır) ait Amerikalı
bir psikologdur. 1967-1968’de
Amerikan Psikoloji Birliğinin (APA) başkanlığını yapmıştır. İnsancıl Psikolojinin dikkat çektiği
kavram, insan deneyiminin ve gelişiminin en olumlu yönleridir. Hümanistler, uygun koşullarda, insanların büyüme ve gelişme
için gerekli potansiyele sahip olduklarını ve arzu edilen yönde gelişebileceğine
inanırlar.
İnsancıl psikologlar, insanların içsel olarak iyi olduklarına ve olumsuz
olarak nitelendirilen davranışları açıklamak için çevresel nedenlere
başvurduklarına inanıyordu. Ancak, Maslow'a göre, insanların kendi gelişiminin
motoru olma gücüne sahip olması, herkesin bunu gerçekleştirebileceği anlamına
gelmez. İnsanların sadece bir kısmı bu kararını alabilirler.
Kendini gerçekleştiren insanlar
Maslow,
insanların tam potansiyellerine doğru çeşitli seviyelerde geliştiğine
inanıyordu. Her ne kadar tüm insanlar en yüksek düzeyde kendini gerçekleştirme
seviyelerine ulaşabilseler de pratikte en yüksek gelişme düzeyine ulaşan az
sayıda kişi vardır. Maslow, insanların sadece yüzde 1'inden daha
azının bunu gerçekleştirdiğini tahmin ettiğini ifade etmiştir.
Kendini gerçekleştirme nedir?
Maslow'a göre
kendini gerçekleştirme, insanın potansiyeli ile doğru orantılı olarak tam
anlamıyla gelişiminden oluşur. Kaderin ya da misyonun yerine getirilmesi,
kişinin içsel doğasının tam olarak kabul edilmesi, kapasitelerin ve
yeteneklerin sürekli gerçekleştirilmesi olarak tanımlanır.
Kendini gerçekleştiren insanların özellikleri
Bir dizi gözlem
ve araştırma çalışmaları sonrasında Maslow kendini gerçekleştiren insanların ortak özellikleri ile ilgili şu
tespitleri yapmıştır.
“Bazı insanların genler aracılığıyla doğuştan gelen özellikler değil, fakat
kendi kendini gerçekleştirme fetih sürecinin ifade edildiği basit yollardır.”
Bu özellikler şunlardır:
1. Etkili Gerçeklik Algısı
Kendini gerçekleştiren
bireyler, gerçekliği daha açık ve nesnel olarak algılarlar. Bu nedenle, başkalarının manipülasyon
stratejilerini tespit etmede kolaylık gösterdikleri ve insanları yararlı ve uyumlu
bir şekilde yargılayabildikleri için aldatılmaları çok olası değildir.
2. Kabul
Kendini
gerçekleştiren insanlar göreceli olarak yüksek oranda kendini kabul ederler ve
bu da kendilik algılarına ve öz saygılarına yansır. Kabulün bu özelliği aynı
zamanda birçok başka yaşam alanına da yansıyabilir. Böylelikle, kendini
gerçekleştiren bireyler, kötülüklerin farkında olmakla birlikte öncelikli
olarak yaşamın iyiliğini kabul ederler. İlk olarak, ne tür durumların
kaçınılmaz olduğunu ve insanın diğer insanların eylemleri yoluyla radikal bir
şekilde değiştirilemeyeceğini kabul ederler.
Kendi
gerçekleştiren insanlar, değişimlere karşı daha esnek ve uyumludurlar. Hayatta
bazı kontrol edilemeyen durumların olduğunun farkındadır ve bu yüzden kayıplar
ve meydan okumalar konusunda daha aklı selim davranışlar gösterirler.
3. Kendiliğindenlik
İç dürtüler ve
öznel deneyimlerini öncelikli olarak dikkate alarak, bir maskenin arkasına
saklanma gereği duymadan basit ve doğal bir şekilde davranırlar.
4. Evrensel Sorunlara Odaklanmak
Kendileri dışındaki
problemlere odaklanırlar. Yüksek
düzeyde bir toplumsal farkındalığa ve bilince sahiptirler. Bu nedenle de başkalarına
yardım ederken egoları bu yardım isteğini engellemez. Genellikle çeşitli
toplumsal sorunlara duyarlıdırlar ve adaletsizliklere tahammül edemezler. Bu
tahammülsüzlük yıkıcı eylem şeklinde kendini göstermez.
5. Gizlilik ihtiyacı
Yalnızlığın tadını
çıkarırlar. Dış onaya ihtiyaç
duymazlar ve başkalarının kendileri için karar vermelerine izin vermek yerine
kendileri için düşünür ve kara verirler (NLP İç Referans). Duyusal yoksunluk
karşısında içsel dirençleri daha yüksektir.
6. Özerklik (Bağımsızlık)
Kendi ihtiyaçlarını
karşılayabilirler. Başkalarına bağımlı olmadan, kendi sağduyularına güvenerek başlarının
çaresine bakarlar. Sorumluluk ve karar alma konusunda sorun yaşamazlar.
7. Değerlendirmede Saflık
Merak ve çocuksu hayranlık
duygusu gösterirler. Başkaları tarafından sıkıcı olarak algılanan
ortamlarda bile hayatın kendilerini şaşırtmasına izin verirler.
8. Mistik (Zirve) Deneyimler
Maslow'un
“zamanın solmaya meyilli olduğu ve duygunun tüm ihtiyaçların karşılanmış gibi
göründüğü birlik halleri” olarak tanımlanan mistik deneyimlere sahiptirler.
Bireydeki zirve
deneyimlerini ortaya çıkaran bazı kaynaklar aşk, sanat, doğa, meditasyon,
erotik coşku vb.
9. İnsan ilişkileri
Genel olarak
insanlarla ilişkileri önyargılardan uzak, olumlu ve uyumludur. Bağımlılık olmaksızın sadece sevdiği kişinin
büyümesine odaklanarak sağlıklı sevgi ilişkileri kurabilirler.
10. Alçakgönüllülük ve saygı
Alçakgönüllüdürler ve
farklı kişilerden objektif şekilde öğrenebilirler. Otoriter olmaktan çok demokratikler ve başkalarının üstünde bir üstünlük
sağlama çabaları yoktur.
11. Etik ve değerler
Güçlü etik
standartlarına sahipler. Her ne
kadar bunlar evrensel iyi ve kötü olmasa da kendi kriterleri ve dünya görüşlerine
dayanarak oluşturulmuş fikirlerdir.
12. Mizah anlayışı
Düşmanca olmayan
büyük bir mizah anlayışına sahipler. Bu, diğer insanların kırılması pahasına
bir mizah değildir. Daha felsefi, varoluşçu bir mizah anlayışına sahiptirler.
13. Yaratıcılık
Sorunlara özgün
fikirler ve özgün çözümler üretme yeteneğine sahiptirler.
19 Şubat 2022 Cumartesi
Duygular Bedeni Nasıl Etkiliyor?
Duygular Bedeni Nasıl Etkiliyor?
On
yıllarca süren araştırmalarının sonunda Dr. Candace Pert, duyguların beden ve
zihin arasındaki boşluğu nasıl kapattığını açıklığa kavuşturabildi. Çığır açan
“Duygu Molekülleri” adlı kitabında, beden-zihin ilişkisini açık bir biçimde
ortaya koydu. Nasıl oluyor da korktuğunuzda midenize bir yumruk inmiş hissine
kapılıyorsunuz? Canınız bir şeye sıkıldığında neden karnınızda çözülemez bir
düğüm oluşuyor? Çok heyecanlı
olduğunuzda niçin kalbiniz kulaklarınızdan fırlayacak gibi atıyor?
Yakın zamana kadar duyguları tanımlamak neredeyse
imkânsızdı. Cevap verilmesi gereken sorular arasında duyguların nasıl ortaya
çıktığı, somut mu yoksa soyut mu oldukları, ifade edilmediklerinde bedende
nasıl saklandıkları vardı. Sahi hiç düşündünüz mü duygularımız sağlığımızı nasıl
etkiler? Beden ve zihnimiz birbirinden ayrı mıdır, yoksa büyük bir sistemin
birbirine bağlı parçaları mıdırlar?
Duygu Nedir?
Bu
konuda bile farklı anlayışlar var. Hofstra Üniversitesi’nde psikoloji profesörü
Robert Plutchik’in teorisi sekiz temel duygu olduğunu ileri sürüyor. Üzüntü,
tiksinme, öfke, beklenti, neşe, kabul, korku ve şaşkınlık. Bu duygular birbiriyle karışarak ikincil
duyguları oluşturabiliyor. Örneğin korku + şaşkınlık = Panik gibi. Candace Pert
ise öfke, üzüntü, neşe, korku ve mutluluğun yanında acı ve haz algılarını da
duygu olarak tanımlıyor.
Duygular Nerededir?
Nöroloji
alanında uzman bilim adamları, uzun süre, duyguların beyinde belli bölgeler
tarafından kontrol edildiği konusunda hemfikir oldular. Beyinde, “limbik
sistem” duyguların oturduğu yer olarak bilindi. Montreal’deki McGill
Üniversitesi’nde Wilder Penfield duygular ile beynin bu bölgesi arasındaki
ilişkiyi 1920’lerde göstermişti. Penfield, şiddetli epilepsiyi durdurmak
amacıyla yaptığı açık beyin ameliyatları sırasında uyanık ve bilinci yerinde
bireylerle çalışmıştı. Limbik sistemi uyardığında her çeşit duygusal gösterge
ortaya çıkmıştı. Hastalar eski hatıralarına gittikçe üzüntü, öfke veya neşe
tepkileri ile birlikte öfkeden veya kahkahadan titreme, ağlama ve tansiyon ile vücut
ısısı değişimleri gibi bedensel tepkiler ortaya çıkmıştı.
Her
ne kadar beyin (Limbik Sistem) 1920’lerden beri duyguların yuvası olarak
bilinse de, yıllarca süregelmiş olan James-Cannon tartışması çok meşhurdur.
William James duyguların önce bedende ortaya çıkıp, daha sonra onları açıklamak
için bir hikâye uydurduğumuz kafamızda algılandığını savunur. Walter Cannon ise
duyguların önce kafamızda oluşup daha sonra bedenimize doğru süzüldüklerini
ileri sürer.
Candace
Pert’e göre bu teorilerin hiçbiri ve her ikisi de doğru. Ona göre duygu taşıyan
moleküller sürekli olarak beden ve beyin arasında çift yönlü bir yolculuk
halindeler. Bu moleküller, “peptid” denen kısa amino-asit zincirlerinden
meydana geliyor. Peptidler bedeninizde
özgürce dolaşıp, beyninizde, midenizde, kaslarınızda, salgı bezlerinizde ve
bütün organlarınızda hücrelerinize mesajlar gönderip duruyorlar. Peptid
ulaştığı hücrenin yüzeyiyle iletişim kurarak, hücreye sinyaller yolluyor ve
çeşitli reaksiyonların başlamasına neden oluyor. Düşünsenize öfke duygusundan
sorumlu peptid hücre içinde kim bilir nasıl reaksiyonlara neden oluyordur? Peki
ya neşe?
Duygu
biyokimyasallarının bedene dağılmasından yola çıkarak Candace Pert, bastırılmış
duyguların ve başa çıkılamayan travmaların bedenin belli bölgelerinde
depolanabileceğini ileri sürüyor. Daha
da ötesi, bedenimizin bilinçaltı zihnimiz olduğunu belirtiyor. Her duygu için
belli bir peptid mi salgılıyoruz? Belki. Pert böyle olduğuna inanıyor, ancak
kitabında bunu kanıtlayana kadar önünde uzun bir yol olduğunu da belirtiyor ve
ekliyor: “Peptidler orkestranın – bedeninizin – bir bütün halinde müzik
yapabilmesini sağlayan notalardır. Ve ortaya çıkan müzik de sübjektif olarak
deneyimlediğiniz duygulardır.”
Beden-zihin
ilişkisinin anlaşılmasında bizi bir adım öteye götüren bu bilgiler bazı
soruları da beraberinde getiriyor.
Duygular bedende hastalık veya iyileşme sağlayacak değişikliklere nasıl
yol açabilir? Bedenimiz belli bir duygu molekülüne bağımlı hale gelebilir mi?
Örneğin sürekli hayatını öfke içinde geçiren biri, bu bağımlılığı nedeniyle
hayatında sürekli bu tür deneyimler yaratıyor olabilir mi?
Bilim
dünyasındaki bu yeni açılım ve ortaya çıkan yeni sorular gerçekten heyecan
verici. Öte yandan, asırlardır duyguların bastırıldığı ve ifade edilmediği bir
dünyada yaşıyoruz.
Dr. Candace Pert Kimdir?
Johns
Hopkins Üniversitesi’ndeki Farmakoloji doktorası sırasında beyinde morfinin
etkisini göstermesini sağlayan reseptörü keşfeden, dünyaca tanınmış bir
farmakologdur. Kendisi Amerika’da Ulusal
Zihin Sağlığı Enstitüsü’nde (National Institute of Mental Health-NIMH) Beyin
Biyokimyasalları bölümünün şefliğini yaptıktan sonra Georgetown
Üniversitesi’nde Fizyoloji ve Biyofizik profesörlüğü yapmıştır. Şu anda ise
RAPID Laboratuarlarının Bilimsel Direktörüdür.
Kaynakça:
Bu makaledeki bilgiler Candace Pert’in “Molecules of Emotion” adlı kitabından derlenmiştir.
#kırlangıçakademi
#nlp
#hızlıokuma
#hafızateknikleri
#sibergüvenlik
#adlibilişim
Nesnelerin İnterneti (IoT) Nedir?
Nesnelerin İnterneti (IoT) Nedir?
En basit
anlatımla günlük
kullanımımızda olan nesnelerin internete bağlanıp veri gönderip alması
kabiliyeti olarak tanımlanabilir (Internet of Things). Bu açıdan nesne kavramı oldukça
geniş bir anlama sahiptir. Her türlü izleme cihazları, sensörler, bio chipler veya erişim
düzenekleri nesne
olarak nitelendirilmektedir. IoT
terimi, genellikle internet bağlantısına sahip olması beklenmeyen ve insan
eyleminden bağımsız olarak ağ ile iletişim kurabilen cihazlar için
kullanılır. Bu nedenle, bir bilgisayar veya akıllı cep telefonu genellikle
bir IoT cihazı olarak kabul edilmez. Bununla birlikte, bir akıllı saat, fitness cihazları veya başka bir giyilebilir cihaz, internete
bağlanabilen kombi, buzdolabı, klima vb. bir IoT cihazı olarak sayılabilir.
'Nesnelerin İnterneti' ifadesi ilk kez Kevin Ashton tarafından 1999'da kullanıldı.
Ancak teknolojinin bu vizyona ulaşması en az on yıl daha aldı.
Hangi Cihazlar Akıllı Sayılır?
Tekil bir isme sahip olan (unique id),
bağlanılabilir olan ve bir sensörü olan cihazlardır. Bu sayede, akıllı nesne
dünyanın herhangi bir yerinden erişilebilir ve kontrol edilebilir hale
gelmektedir. Teknoloji
analist şirketi IDC’ye göre bugün
bu sayının (2020) 10 milyar olduğu ve 2025'te 41 milyara çıkmasını beklenmektedir.
Nesnelerin interneti
uygulamaları, sensörlerin tek tek erişilebilir olmasından başka, pek çok
sensörün verisinin birleştirilerek değer üretilmesi amacıyla da
kullanılmaktadır. Bu açıdan bakıldığında Nesnelerin internetinin Büyük
Veri (Big Data) kavramları ve uygulamaları ile iç içe olduğu görülmektedir.
Örneğin akıllı trafik
sistemlerinde, trafikteki kişilerin konumlarını sürekli olarak merkezi bir
sisteme iletmeleri sayesinde, sistem, kişilerin hareket bilgilerini analiz
ederek, bölgedeki trafik yoğunluğunu, trafiğin akış hızını, belirli bir rota
üzerinde tahmini varış süresini tespit edebilir. Bu sayede trafiğe yeni çıkacak
kişiler trafik yoğunluğuna göre alternatif rotaları tercih edebilirler.
Bir başka örnek olarak,
bir oteldeki her bir odadaki karbon monoksit oranı sensörler yardımıyla
ölçülüp, yönetici sisteme iletilir. Yönetici sistem, kritik eşik aşılınca
elektrik/gaz vanalarının kapatılması ve gerekli odalardaki yangın musluklarının
açılmasını denetleyebilir. Bunun yanı sıra yönetici sistem, kritik eşik
aşılmasa bile zaman içerisinde gelen verileri inceleyerek odalardaki karbon
monoksit oranının günün hangi saatlerinde daha yüksek olduğunu analiz ederek, o
saatlerde pencerelerin kapalı kalmasını önerebilir.
Android telefonda casus yazılım nasıl tespit edilir?
Android telefonda casus yazılım nasıl tespit edilir? Peki telefonunuzda casus yazılım olup olmadığını nasıl anlarsınız? Casus yazılımlar ...
-
İnternet ve Teknoloji Bağımlılığı Hakkında Bilgisayar merkezli odaklanma, insan merkezli odaklanmaya göre daha kolay ve tercih edile...
-
Konumuz yine yapay zeka. Bu kez hem Chat GPT4 hem de D-iD platformu ile birlikte oluşturduğum bir videoyu paylaşacağım. ...