#kırlangıçakademi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
#kırlangıçakademi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Şubat 2022 Pazartesi

Empatik İnsanların 12 Özelliği

 

Empatik İnsanların 12 Özelliği

Bu yazıda ele alınan konular kesinlikle teşhis veya tedavi yerine geçmez. Farkındalık amaçlıdır.



Empati Carl Rogers’ın 1970’li yıllarda yaptığı tanıma göre; “bir kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak olaylara onun bakış açısı ile bakması, o kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması, hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi” sürecidir.

Empati kavramı, ilk olarak 1897 yılında Theodor Lipps tarafından Almanca “Einfühlung” sözcüğünün karşılığı olarak kullanılmıştır. Lipps Einfühlung’u şöyle tanımlamaktaydı: “Bir insanın kendisinin karşısındaki bir nesneye yansıtması, kendini onun içinde hissetmesi ve bu yolla o nesneyi içine alarak/özümseyerek anlaması sürecidir”. Bu kavram, 1909’da Edward B. Titchener tarafından, diğer bir kişinin duygusal deneyimini aktif bir şekilde anlamak olan Yunanca “empatheia” kelimesinden İngilizce ’ye “Empathy” olarak çevrilmiştir.

Empati yetenekleri yüksek insanlar, etraflarında meydana gelen şeylerin duygusal etkisine karşı daha savunmasız olabilirler. Dünyaya dair vizyonları çok sezgisel ve hassas insanlardır. Genellikle hissettikleri her şeyi anlatmak ve ifade etmekte zorluk yaşayabilirler. Anksiyete krizleri, depresyon, kronik yorgunluk ve duygusal dengesizliğe bağlı semptomlar gösterme eğilimleri daha fazla olabilir. Bunlarla beraber empati yaşam boyunca bize çok şey kazandırabilecek bir erdemdir Özellikle de etkili bir şekilde yönetmeyi öğrenirsek. Bunun ilk adımı da gerçekten empatik bir insan olup olmadığımızı bilmekle atılabilir.

Prof. Üstün Dökmen’e göre, bir kişinin karşısındaki ile empati kurabilmesi için gerekli olan öğeler şöyledir;

a) Empati kuracak kişi, kendisini karşısındakinin yerine koymalı, olaylara onun bakış açısı ile bakmalıdır.

b) Empati kurmuş sayılmak için, karşıdaki kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru anlamak gereklidir. Karşıdakinin yalnızca duygularını ya da yalnızca düşüncelerini anlamak yeterli değildir. Burada empatinin iki temel bileşeninden söz edilir. Bunlar, empatinin bilişsel ve duygusal bileşenidir. Karşıdakinin rolüne girerek onun ne düşündüğünü anlamak, bilişsel nitelikli bir etkinlik (bilişsel rol alma/bilişsel perspektif alma), karşıdakinin hissettiklerinin aynısını hissetmek ise duygusal nitelikli bir etkinliktir (duygusal rol alma/duygusal perspektif alma).

c) Empati tanımındaki en son öğe ise, empati kuran kişinin zihninde oluşan empatik anlayışın, karşıdaki kişiye iletilmesi davranışıdır.


Empatinin Dezavantajı

wavebreakmedia/Shuterstock

Kendinizi başka birinin yerine koymak faydalı olabilir, ancak bu, başkalarıyla varsayılan ilişki biçimi haline geldiğinde, bir kişiyi kendi ihtiyaçlarına karşı kör edebilir ve hatta onlardan faydalanacak kişilere karşı savunmasız hale getirebilir.


Empatik insanlarda genellikle (istisnalar kaideyi bozmaz) görülen alışkanlıklar, tutumlar ve davranışlar.

1. Diğer insanlardan daha duyarlıdırlar.

Her zaman yardım etmek ve ağlamak için bir omuz sunmaya isteklidirler. 

 

2. Başkalarının duygularını emerler

Duygunun iyi ya da kötü olmasına bakılmaksızın.

3. İçe dönük olma eğilimindedirler.

Kendileri ile baş başa kalmak veya küçük gruplarla arkadaşlık etmeyi, büyük kalabalıklara genellikle tercih ederler.

 

4. Ortalamadan daha sezgiseldirler

Onlar dünyayı sezgileriyle algılarlar.

 

5. Yalnız vakit geçirmeyi severler

Uzun süre başkalarını dinleme ve yardımcı olmaları durumunda genellikle bu durumdan olumsuz etkilenirler. Bu nedenle, kendi duygusal dengesine geri dönebilmek için periyodik olarak yalnız kalmaları yararlı olur.

 

6. Kendilerini duygusal ilişkilerde aşırı koruyabilirler

Bir çift olarak yaşamak, empatik bir insan için oldukça karmaşık olabilir. Bazen aşık olmaktan kaçınırlar, böylece işler iyi gitmezse daha sonra acı çekmezler. 

 

7. Enerji vampirleri için kolay avdırlar.

İnsanların yaşam enerjilerini emen ve “enerji vampiri” olarak tabir edilen insanların tüm kötü hislerine karşı özellikle savunmasızdırlar.

8. Doğa ile temas halinde çok rahat hissederler

Günlük rutinler, yükümlülükler ve stresten diğer insanlara oranla daha fazla etkilenirler. Doğa ile baş başa olmak onları adeta şarj eder.

 

9. Cildin hisleri vardır

Gürültülü ortamlarda ya da çevrede çok fazla gerginlik olduğunu fark ettiklerinde çok kötü hissedebilirler.

10. Kendi iyilikleri için kendilerine zarar verebilirler.

Her ne kadar inkâr edilemez bir erdem olsa da empatik insanlar başkalarının sorunlarıyla uğraşmak konusunda aşırılığa gidebilirler. Onların problemlerini çözemezlerse, hayal kırıklığına uğrayabilirler.

 

11. Çevrelerindeki insanlara ‘hayır’ demekte ve sınır çizmekte zorlanabilirler

Diğer insanların enerjileriyle uyumlanmaları farkında olarak değil, otomatik olarak gerçekleşir. Diğer insanların duygularını adeta o duygu kendilerine aitmiş gibi deneyimleyebilirler.

 

12. Tartışmadan ve çatışmadan kaçınırlar

Karşı tarafın ne hissettiğini çok iyi anlayabildikleri için bir anlaşmazlık yaşamaları durumunda karşılarındaki insanları nasıl incitebileceklerini de çok iyi bilirler. 

 

Referanslar:

  • Barrutia, A. (2009). Kişilerarası yeterlilikler A. Barrutia'da (Ed.), Ailede Duygusal zeka (ss. 381-416). İspanya: Toromitik.
  • Carpena, A. (2003). İlk aşamada sosyo-duygusal eğitim. Barselona: Octahedron.
  • Goleman, D. (1996). Empati kökleri. D. Goleman (Ed.), Duygusal Zeka (s. 162-183). Barcelona: Cairos.
  • https://www.psychologytoday.com/ 
  • wikipedia

 

 

19 Şubat 2022 Cumartesi

Duygular Bedeni Nasıl Etkiliyor?

 

Duygular Bedeni Nasıl Etkiliyor?

On yıllarca süren araştırmalarının sonunda Dr. Candace Pert, duyguların beden ve zihin arasındaki boşluğu nasıl kapattığını açıklığa kavuşturabildi. Çığır açan “Duygu Molekülleri” adlı kitabında, beden-zihin ilişkisini açık bir biçimde ortaya koydu. Nasıl oluyor da korktuğunuzda midenize bir yumruk inmiş hissine kapılıyorsunuz? Canınız bir şeye sıkıldığında neden karnınızda çözülemez bir düğüm oluşuyor?  Çok heyecanlı olduğunuzda niçin kalbiniz kulaklarınızdan fırlayacak gibi atıyor?

            Yakın zamana kadar duyguları tanımlamak neredeyse imkânsızdı. Cevap verilmesi gereken sorular arasında duyguların nasıl ortaya çıktığı, somut mu yoksa soyut mu oldukları, ifade edilmediklerinde bedende nasıl saklandıkları vardı. Sahi hiç düşündünüz mü duygularımız sağlığımızı nasıl etkiler? Beden ve zihnimiz birbirinden ayrı mıdır, yoksa büyük bir sistemin birbirine bağlı parçaları mıdırlar?

Duygu Nedir?

Bu konuda bile farklı anlayışlar var. Hofstra Üniversitesi’nde psikoloji profesörü Robert Plutchik’in teorisi sekiz temel duygu olduğunu ileri sürüyor. Üzüntü, tiksinme, öfke, beklenti, neşe, kabul, korku ve şaşkınlık.  Bu duygular birbiriyle karışarak ikincil duyguları oluşturabiliyor. Örneğin korku + şaşkınlık = Panik gibi. Candace Pert ise öfke, üzüntü, neşe, korku ve mutluluğun yanında acı ve haz algılarını da duygu olarak tanımlıyor.

Duygular Nerededir?

Nöroloji alanında uzman bilim adamları, uzun süre, duyguların beyinde belli bölgeler tarafından kontrol edildiği konusunda hemfikir oldular. Beyinde, “limbik sistem” duyguların oturduğu yer olarak bilindi. Montreal’deki McGill Üniversitesi’nde Wilder Penfield duygular ile beynin bu bölgesi arasındaki ilişkiyi 1920’lerde göstermişti. Penfield, şiddetli epilepsiyi durdurmak amacıyla yaptığı açık beyin ameliyatları sırasında uyanık ve bilinci yerinde bireylerle çalışmıştı. Limbik sistemi uyardığında her çeşit duygusal gösterge ortaya çıkmıştı. Hastalar eski hatıralarına gittikçe üzüntü, öfke veya neşe tepkileri ile birlikte öfkeden veya kahkahadan titreme, ağlama ve tansiyon ile vücut ısısı değişimleri gibi bedensel tepkiler ortaya çıkmıştı.

Her ne kadar beyin (Limbik Sistem) 1920’lerden beri duyguların yuvası olarak bilinse de, yıllarca süregelmiş olan James-Cannon tartışması çok meşhurdur. William James duyguların önce bedende ortaya çıkıp, daha sonra onları açıklamak için bir hikâye uydurduğumuz kafamızda algılandığını savunur. Walter Cannon ise duyguların önce kafamızda oluşup daha sonra bedenimize doğru süzüldüklerini ileri sürer.

Candace Pert’e göre bu teorilerin hiçbiri ve her ikisi de doğru. Ona göre duygu taşıyan moleküller sürekli olarak beden ve beyin arasında çift yönlü bir yolculuk halindeler. Bu moleküller, “peptid” denen kısa amino-asit zincirlerinden meydana geliyor.  Peptidler bedeninizde özgürce dolaşıp, beyninizde, midenizde, kaslarınızda, salgı bezlerinizde ve bütün organlarınızda hücrelerinize mesajlar gönderip duruyorlar. Peptid ulaştığı hücrenin yüzeyiyle iletişim kurarak, hücreye sinyaller yolluyor ve çeşitli reaksiyonların başlamasına neden oluyor. Düşünsenize öfke duygusundan sorumlu peptid hücre içinde kim bilir nasıl reaksiyonlara neden oluyordur? Peki ya neşe?

Duygu biyokimyasallarının bedene dağılmasından yola çıkarak Candace Pert, bastırılmış duyguların ve başa çıkılamayan travmaların bedenin belli bölgelerinde depolanabileceğini ileri sürüyor.  Daha da ötesi, bedenimizin bilinçaltı zihnimiz olduğunu belirtiyor. Her duygu için belli bir peptid mi salgılıyoruz? Belki. Pert böyle olduğuna inanıyor, ancak kitabında bunu kanıtlayana kadar önünde uzun bir yol olduğunu da belirtiyor ve ekliyor: “Peptidler orkestranın – bedeninizin – bir bütün halinde müzik yapabilmesini sağlayan notalardır. Ve ortaya çıkan müzik de sübjektif olarak deneyimlediğiniz duygulardır.”

Beden-zihin ilişkisinin anlaşılmasında bizi bir adım öteye götüren bu bilgiler bazı soruları da beraberinde getiriyor.  Duygular bedende hastalık veya iyileşme sağlayacak değişikliklere nasıl yol açabilir? Bedenimiz belli bir duygu molekülüne bağımlı hale gelebilir mi? Örneğin sürekli hayatını öfke içinde geçiren biri, bu bağımlılığı nedeniyle hayatında sürekli bu tür deneyimler yaratıyor olabilir mi?

Bilim dünyasındaki bu yeni açılım ve ortaya çıkan yeni sorular gerçekten heyecan verici. Öte yandan, asırlardır duyguların bastırıldığı ve ifade edilmediği bir dünyada yaşıyoruz.

Dr. Candace Pert Kimdir?

Johns Hopkins Üniversitesi’ndeki Farmakoloji doktorası sırasında beyinde morfinin etkisini göstermesini sağlayan reseptörü keşfeden, dünyaca tanınmış bir farmakologdur.  Kendisi Amerika’da Ulusal Zihin Sağlığı Enstitüsü’nde (National Institute of Mental Health-NIMH) Beyin Biyokimyasalları bölümünün şefliğini yaptıktan sonra Georgetown Üniversitesi’nde Fizyoloji ve Biyofizik profesörlüğü yapmıştır. Şu anda ise RAPID Laboratuarlarının Bilimsel Direktörüdür.

Kaynakça: Bu makaledeki bilgiler Candace Pert’in “Molecules of Emotion” adlı kitabından derlenmiştir.

#kırlangıçakademi

#nlp

#hızlıokuma

#hafızateknikleri

#sibergüvenlik

#adlibilişim


Android telefonda casus yazılım nasıl tespit edilir?

  Android telefonda casus yazılım nasıl tespit edilir? Peki telefonunuzda casus yazılım olup olmadığını nasıl anlarsınız?  Casus yazılımlar ...